28 Mayıs 2014 Çarşamba

Raporlar (AH)

İlk öykümüz Ah,kitabın en güzel iki öyküsünden biridir.Öykü tipik bir Türk ailesi başlangıcı ile veriliyor.Babaanne-gelin çatışması öyküde fazlaca bulunuyor.Fakat torun hikayenin merkezinden olduğundan dolayı gelin-babaanne çatışması ikinci planda kalıyor.Babaanne-torun ilişkisi çok kuvvetli öykümüzde.Herkese karşı savaşıyorlar gibi adeta.Çünkü babaanneyi bu kadar seven tek kişi torun,torunu bu kadar seven oğlunun mirası olarak gören babaanne mevcut.Öykü diğer öykülere nazaran çok daha rahat anlaşılır şekilde yazılmış.Anlatıcı torun yani birinci tekil şahıs,bu yüzden o nasıl isterse öyküyü o açıdan bakıyoruz.

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Barış Bıçakçı Öyküleri


Öyküler hepsinde ilk çarpan özellik sade,yalın ve akıcı bir dil kullanılmış olması..Öykülerde Ben tedirgin birincil kişili anlatım diğer öyküler tanrısal bakış açısı anlatımıyla yazılmış.Hikayelerin hepsi çok kısa,bu durum okuyucuların ilgisini çekiyor.Öyküler kısa olmasına rağmen öykülerde ki anlam karmaşası bana göre yoğun,içerik olarak sağlam cümleler var.Mesela Ben Tedirgin öyküsünde  ''İnsanın geçmişi peşinden uysal bir köpek gibi gelse,tamam!Ama biz insanların zamanla tedirgin bir kediye dönüşme olasılığı da var.Sırtı kabarık,durmadan arkasına bakan kedi..''Bu cümle dikkat çeken önemli cümlelerden biri.Barış Bıçakçı'nın günümüze yakın zaman dilimlerini ele alarak yazmış.Öykülerde ki çatışmalara sadece bireyler arasında değil.Mesela Balkon Temizliği öyküsünde birey ile nesne arasında çatışmalar mevcut.Barış Bıçakçı'yı tarzını farklı kılan da bu.Yeni bir arayış içerisinde,Türk öykücülüğüne yeni bir farklılık katma peşinde.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Raporlar

Apollon

Hikayede kullanılan dil gerçekten okuyucu kendine çekiyor.Her cümle öykünün akıcılığıyla birlikte okuyucuyu da beraberinde sürüklüyor.Anlatıcı öykünün kadın kahramanı...Öyküde kendisiyle çatışması var aslında.Aşık olduğu reklamcı için kendisini bir yalanın içine sürüklüyor.Mesleği muhasebeciyken reklamcı olarak kendini tanıtıyor,iş yerini sallıyor.Belki de bu hayatında sahip olmak istediği meslekte olabilir.Hikayenin bitişi öyküde ki en ilginç tarafı bence.Aşık olduğu adam gay çıkıyor ve bunun üzerine kadın kahraman gerçek hayatına dönüş yapıyor.Hikayeyi ülkede tabu olan bir duruma bağlayarak çıkması hikayenin dikkat çekiciliği açısından önemli.

Mola

Yazar öyküyü yazarken geçmiş ile günümüz arasında kalarak yazmış.Bunu yazarken de karakterlerin geçmişte ne yaşadıklarını,ne düşündüklerini okuyucuya anlatmaya çalışıyor.Ana örgü Elif'in şu an ki durumuyla,çocukluğu arasında.Annesinin onu terk edişinin aynısı o da kendi kızına yapıyor.Mekan ve zaman  için belirgin bir şey yok.Ama anlatılan olaylar mola yeri ve Elif'in çocukluğunu geçirdiği ev.

Mavi

Hayatta renklerin çok büyük bir yer tuttuğunu biliyordu  ama bir rengin hayatını bu kadar çok etkileyeceğini hiç düşünmemişti Şevki Bey.Şöyle geriye dönüp baktığında hayatının her kritik evresinde mavi renginin olduğunu gördü.Şevki Bey çocukluğunda renkleri yeni yeni keşfetmeye başladığında kendine göre renk ayrımına girmeye başlamıştı.Mavi onun için hep ayrı bir taraftaydı,o renk onu hep başka taraflara çekiyordu.Buna bağlı olarak,hediyelerin anlamını ve amacını kavradığı yaşa geldiğinde ona alınan ilk oyuncak mavi bir arabaydı.Hayatının en mutlu olduğu anlardan biriydi mavi arabaya gördüğü an.Bu araba onun her anında yer olmaya başladı.Sıkıntılı bir ana denk geldiğinde,kafası karıştığında mavi renkli arabasını eline alıp gözlerini kapattığında birden ufku açılıyor,hayata tekrar dönüyordu.Maviye olan inancı her gün daha da artıyordu.20'li yaşlara  geldiğinde üniversite çağında maviye olan bağlılığı daha da artmaya başlamıştı.Soğuk bir kış gününde her zaman ki gibi zor şartlarda okula geliyordu ve her zaman ki okula geç kalmıştı.Sınıfa doğru koşarken,merdivenleri hızlı hızlı çıkıyordu.Tam son merdivenlerinden dönerken hızlı bir şekilde bir hanımefendi ile çarpıştı ve elinde ki bütün kitaplar ve notlar dağıldı.Tüm suç Şevki Bey'de olduğundan karşısında ki hanımefendiden defalarca özür diliyordu,ta ki kafasını kaldırıp hanımefendinin yüzünü görene kadar...Yüzünü ve güzelliğini fark ettikten sonra özür dileyemedi çünkü dili tutulmuş,ağzında ki kelimeleri sıraya koyamıyordu.Büyülenmişti adeta...Karşısında ki hanımefendi masmavi bir kazak ve adeta güneş gibi parlayan yüzeyle ortamı aydınlatıyordu.Şevki Bey tutulmuştu adeta,kendini toparladı ve tekrardan özür diledi.Çarpıştığı hanımefendi güldü o da özür diledi ve hızlıca oradan uzaklaştı o da dersine yetişmeye çalışıyordu.Mavi gene karşısına çıkmıştı.Farklı bir bedende hayatını tekrardan etkiliyordu.Şevki Bey geçen günlerde çarpıştığı hanımefendinin adını öğrendi ve onunla tanıştı.Arkadaşlarını ilerletip,güzel bir flört dönemine girdiler.

Şevki Bey ve Müjgan Hanım!ın evlilik fikirleri oluşmaya başlamıştı gizliden gizliye.Çok güzel ilerleyen ilişkileri ve hayatlarını güzelce devam ettirecek güzel paralar kazanıyorlardı.Şevki Bey'in evlilik teklifinde de  mavi karşısına çıkmıştı.Müjgan Hanım ilerleyen ilişkilerinde artık Şevki Bey'den bir evlilik teklifi bekliyordu.Şevki Bey bunun farkındaydı ama henüz kendini buna hazırlayamamıştı.Bir ay sonra Şevki Bey Müjgan Hanım'ı arkadaşları tarafından önerilen çok şık ve bir o kadar leziz bir balık restaurantına götürdü.Mekana girer girmez dikkat çeken ilk şey sandalyelerden,örtülere,duvardan bardaklara kadar her şey maviydi.Şevki Bey görür görmez tekrardan şoke olmuştu.Bugün Müjgan Hanım'a evlilik teklifi edecekti ve bunu sadece yakın arkadaşları biliyordu.Zaten bugün evden çıkarken Şevki Bey'i arkadaşları hazırlamıştı.Yemekler yavaş yavaş yenirken artık o anın geldiğini anladı ve Şevki Bey evlilik teklifi için yüzüğü ceketinin cebinden çıkardı.Yüzüğü çıkardı ve birde ne görsün yüzük kabı da mavi...Bunu arkadaşlarının hazırladığını yüzde yüz biliyordu,maviye olan inancını.Yüzük ceket cebinden çıktı,kap açıldı büyülü sözler Şevki Bey'in ağzından döküldü Müjgan Hanım'ın ''Evet'' demesi ile birlikte gece arkadaşlarının hazırladığı masmavi havai fişekleri ile mutlu sonla bitti.



Evlilik mükemmel şekilde ilerliyordu yıllara bakmadan.Evin,evliliğin bir güzelliğe ihtiyacı vardı.Çok geçmeden o haberde geldi mükemmel ilişkilerinde.Müjgan Hanım hamileydi.Dünyalar Şevki Bey'in olmuştu.Günler ilerliyor,her geçen gün Müjgan Hanım'ın karnı daha da büyüyor ve çocuk heyecanı daha da artıyordu.İkisininde ortak kararı üzerine çocuğun cinsiyeti doğduğu ana kadar öğrenilmeyecekti,böyle istiyorlardı.Ve sonunda o gün geldi...Apar topar hastahaneye gidildi ve hemen Müjgan Hanım doğumhaneye alındı.Ameliyatta bazı sorunlar, komplikasyonlar meydana geldi,Müjgan Hanım'ın kalbi durdu ve malesef tekrardan çalıştırılamadı.Çocuk doğdu,hemşireler tarafından çocuğa maviler giydirildi.Çocuk erkekti.Doktorlar dışarı çıktı ve olan biten Şevki Bey'e anlatıldı.Dünyası kararmıştı Şevki Bey'in ne yapacağını bilmiyordu.Bu sefer ''Mavi'' ona bir can verip bir can almıştı...

19 Mart 2014 Çarşamba

Neden Olmasın?

Saat 8.00...Aysel Hanım için uyanma vaktiydi.Yaşlı bir insana göre çok iyi uyuyordu,onun yaşındakiler saat 6 oldu mu hemen ayağa dikilirdi.Bu kadar uyumasının en büyük sebebi yaşlıların en kötü dostu,aldığı onlarca haptı.Bugün küçük kızı Müjgan'ın evindeydi.Kocası öldükten sonra 2 haftada bir kızları arasında mekik dokuyordu.Kızları ona çok lüks huzur evleri bulmuştu, lakin o buralarda kalmayı reddetmişti.Yaşlılarla konuşmak,onlarla ölene kadar vakit geçirmek istemiyordu.Kızları Aysel Hanım'a eve çıkma fikride sunmuştu lakin bu da kabul görmemişti.Bu sefer öne çıkan engel yalnızlıktı.Aysel Hanım'ın bu hayatta korktuğu en büyük şey...Kocası öldükten sonra bu duyguyu içten içe her seferinde yaşıyordu aslında.Severek evlenmişti Aysel Hanım.Kocası Ahmet Beyle her anını dolu dolu yaşamıştı,mutlu evliliğinde güzeller güzeli 2 kızı olmuştu.Ama hayat onlara malesef bir bedel ödetmişti.Ahmet Bey kalbine yenik düşmüştü,yaşadığı güzel hayatın bir sabahında aniden gelen bir kalp krize onu çok sevdiği ailesinden ayırmıştı.4 seneden beri Aysel Hanım bu burukluğu dışarı yansıtmasa da içinde hep yaşıyordu.Elini yüzünü yıkadıktan kurulan sofraya oturdu.Kızı Müjgan işi gittiği için ondan önce kalkıyordu.Müjgan ve eşi Hikmet 3 seneden beri evliydi.Çok mutlu bir evlilik yaşadıkları söylenemezdi,bunun en büyük sebebi ise malesef onca yola ve çabaya rağmen çocuklarının olmayışıydı.Bu durum özellikle Hikmet'in canını sıkıyordu ve bu durum eşine olan duygularına ve davranışlarına etki ediyordu.Hikmet aşiret çocuğuydu ve onun memleketi böyle durumlara pek alışık değildi.Müjgan için ise hem evliliğini yürütüp,kocasına ve annesini idare etmek onu fazlasıyla yoruyordu.Annesini çok seviyordu asla onun bu eve gelmesini yük olarak görmüyordu ama evliliğinde ki bu sorunlar onu  fazlasıyla etkiliyordu.Kahvaltı faslı bittikten sonra Aysel Hanım kızını ve damadını işe uğurladı.Damadı ile arası çok iyi değildi Aysel Hanım'ın,damadı ona karşı soğuk davranıyordu.Aysel Hanım Hikmet'e: ''Hoşçakal oğlum Allah işini rast getirsen derken,Hikmet:''Hoşçakal anne'' dedi sanki içine konuşuyordu..Kızı Müjgan'ı her zaman ki gibi öperek uğurladı Aysel Hanım.Gene evde yalnız kalmıştı.Ama bu yalnız kalma olayını çok çabuk çözmüştü Aysel Hanım.Önce masayı toparladı,sonra biraz televizyona bakındı.Saat 12.30'du,onun için en uygun saatti.İnsan ilişkilerinin gitgide zayıfladığı şu devirde insanların birbirine ''Merhaba'' bile demeye acizken,Aysel Hanım çok önemli bir olgu yaşatmaya çalışıyordu;Komşu Kültürü.Müjganlar apartmanda oturuyordu,haliyle apartman çok kalabalık  ve pek çok tanınmadık insan vardı.Bu durum Aysel Hanım için hiç önemli değildi.Aysel Hanım bu iş için bir taktik geliştirmişti.Çat kapı gidiyordu ve kapıyı çalıp ''Müsait misiniz?'' diyip içeri dalıyordu.Oturduğu semt itibari ile apartman daha çok ev hanımı ve orta yaşlı sınıfa sahipti.Aysel Hanım gittiği hiçbir evden geri gönderilmiyordu,her eve uğrayıp öyle kendi evine geliyordu.Gittiği her evde eğer çocuk varsa ilgi noktası çocuklar oluyordu.Onlarla çocuk olabilen biriydi Aysel Hanım.Çocuklarda onu çok seviyordu;tonton,sevimli,cana yakın biriydi Aysel Hanım.Bugün bu komşu ziyaretini aksatmak zorundaydı.Çünkü bugün diğer kızı Seda'nın yanına gidecekti.

Kısa bir komşu ziyaretinin ardından Seda'nın evine doğru yola koyulmaya başladı.İki kızının evi de birbirine çok yakındı,bir vasıta ile gidip gelebiliyordu.Aslında bu vasıta büyüyen,gelişen ama içi boşalan güzel şehrin en büyük reklamıydı.İki ev arası kültürel uçurumdu.Aysel'in  büyük kızı Seda...Aysel Hanım'ın Seda ile arası Müjgan kadar iyi değildi.Belli bir zamandan sonra kızı Seda ile arası bozulmuştu Aysel Hanım'ın.Seda çok çabuk dolduruşa gelebilen biriydi,saf onu tanımlayan güzel bir kelimeydi.Eşi Ali bu durum iyi değerlendiren kurnaz biriydi.Hatta öyle ki Aysel Hanım Müjgan'da 2 hafta kalırken,Seda'da 1 hafta kalıyordu.Aysel Hanım'ın 1 tane torunu vardı.Seda'nın oğlu Burak.18 yaşında sözüm ona üniversite sınavlarına hazırlanan aklı bir karış havada olan evin tek çocuğu.Ali'nin babadan kalan sağlam bir şirketler grubu bu yüzden durumları oldukça iyi.Tabi bu durum da Burak'ı böyle başıboş takılmasına yol açıyordu.Aysel Hanım bu evin kapısından içeri girer girmez içini bir mutsuzluk kaplıyordu.Evde ki her hareket yapmacık,samimiyetsiz geliyordu ona.Konforu çok yerindeydi ona hizmet eden pek çok yardımcı vardı lakin o bunları istemiyordu.Akşam olduğunda ev ahalisi toplanmıştı.Samimiyetsiz suratlar yemek masasının çevresinde toplanmıştı.Neredeyse hiç konuşulmadan,sadece yapmacık gülümsemelerle masadan kalkındı.Anneanne-torun ilişkisi çok iyiydi.Aysel Hanım ne kadar çaba sarf ederse etsin,Burak tek çocuk olmanın verdiği ukalalıkla hep geri kaçıyordu.İşte bu yüzden Aysel Hanım bu eve geldiğinde hemen bir haftayı geçirip diğer kızının yanına gitmek istiyordu.Diğer kızı ile ilişkisi çok daha iyiydi Aysel Hanım.Karşılıklı ana-kız gibilerdi.Müjgan Aysel Hanım'a mutluluk duygusunu yaşatıyordu. Aysel Hanım bu hayat döngüsü ile günleri,ayları eritiyordu.Bu hayat döngüsünden artık tat almıyordu.Komşular,onların çocukları bile ona eskisi gibi güzel günler yaşatmıyordu.O artık kendi canından,kanından birini istiyordu.Bu düşünceler kafasında cirit atarken en sonunda mutlu haberi aldı.Müjgan ve Hikmet'in bir çocukları olacaktı.Bu haber Aysel Hanım içinde yeni bir doğuş haberiydi,hayata yeniden bir tutunuş.Acaba bundan sonra o eski mutlu,huzurlu günlerine tekrardan dönebilecek miydi?Müjgan ve Hikmet'in evlilikleri artık sadece sevgiye dayalı bir ilişki halinde devam edebilecek miydi?Yeni bir can,yeni umutlar,yeni beklentiler,yeni hayaller.Hayat,neden olmasın?